top of page
  • Writer's pictureRECEP GÜLŞEN

Demokrasiye Giriş

1-Tanım

1.1-Demokrasinin gündelik dilde iki farklı kullanımı var:


Demokrasi bir organizasyonda kararların veya karar alıcıların düzenli seçimlerle belirlenmesi anlamına gelir, buna dar anlamda demokrasi diyelim.

Devletin bazı niteliklerine işaret eder, bu nitelikler: kuvvetler ayrılığı, ifade ve toplanma gibi temel özgürlüklerin yasal güvence altına alınmış olması ve siyasi karar alıcıların dar anlamdaki demokratik usullerle belirlenmesidir. Bir rejimin demokratik olup olmadığından söz edildiğinde bu türden geniş anlamda demokratik olup olmadığı kastedilir.

1.2-Demokrasi ve Cumhuriyet Farkı: Dünyadaki demokratik olarak tanımlanan ve cumhuriyet olarak tanımlanan rejimlere baktığımızda aslında cumhuriyet kavramının demokrasinin muayyen bir türü için kullanıldığını görürüz, buna göre cumhuriyet kavramı devlet başkanlığının irsî olarak intikal etmediği devlet şekilleri için kullanılır ve devlet başkanlığının irsî olarak intikal ettiği devlet şekline de monarşi denir.[i] Bugün birçok parlamenter monarşi cumhuriyet olarak nitelenmese de İngiltere gibileri demokrasinin beşiği olarak dahi nitelenebilmektedir.


2-Demokrasinin Faydaları

2.1-Dar anlamda demokrasinin faydaları: Demokratik mekanizmalar karar alıcıların kendilerini seçenlerin çıkarlarını gözetmesi için teşvik sağlar zira karar alıcılar tekrar seçilmek isterler. Düzenli, rekabetçi ve adil seçimlerin olmadığı ülkelerde özgürlüklerin ve kalkınma performansının genelde çok kötü olduğunu görürüz. Ancak seçmenler de toplum faydasını maksimize edecek adayları seçme konusunda genelde çok başarısızdırlar. Demokrasinin en iyi başardığı iş basit, bariz, ani ve geniş ölçekli problemlerin önüne geçmektir (ekonomik krizler gibi). Bir siyasi/ toplumsal problem bu nitelikleri ne kadar taşıyorsa seçimlerle çözülme ihtimali o kadar fazladır.


2.2-Geniş anlamda demokrasinin faydaları: Seçimlerin faydalarına ek olarak yasama ve yargının bağımsızlığı ve yürütme üzerindeki denetim yetkisi güçlendikçe ve ülkedeki ifade/ toplanma/ basın özgürlüğü korundukça yürütmenin ve idarenin kamu yararına yahut hukuka aykırı işlemlerine mani olmak kolaylaşır. Tam da bu sebeple ülkelerin (geniş anlamdaki) demokratiklik seviyeleri ve anayasalarının kalitesiyle özgürlük seviyeleri ve ekonomik büyüme performansları arasında pozitif korelasyon var. Diktatörlüklerin genellikle ekonomik krizlerle demokratikleşmesi ve sonrasında büyüme performanslarını geliştirmelerini gösteren bir veri Acemoğlu, Naudi, Restrepo, Robinson. “Democracy Does Cause Growth”[ii] makalesinde mevcut:





Gelişmişlik farklılıklarını kurumların farklılaşmasıyla açıklayan tezler genellikle bu geniş anlamdaki demokratiklik farklılaşmasına dikkat çeker.[iii] Gelişmiş ülkelerde her tipten insanın başa geçtiğini görsek de bu ülkeler hep yerlerinde duruyor, sistem (zaman zaman hayli zorbalaşabilse de) doğu tipi bir tiranlığa dönüşmüyor gibi görünüyor.[iv][v] Bunun sebebi muhtemelen kurumların ve özellikle de anayasalarının kalitesi (zira anayasanın temel işlevleri devleti sınırlamak ve denetlenmesini sağlamaktır), anayasa ve kamu hukuku mevzuatı işlevine uygun tasarlandığında göstergeler uzun vadede iyiye gider, demokratik hükümetin ülkeyi uçuruma sürüklemesi zorlaşır. Bir anayasanın kalitesi büyük ölçüde yasama ve yürütme arasındaki ilişkinin düzenlenişiyle ilgilidir (yargıyla yürütme arasındaki ilişkinin de yasama ve yürütme arasındaki ilişkiye bağlı olduğunu göz önünde bulundurursak). Anayasanın kalitesinin başlıca göstergeleri olarak bağımsız ve halkı temsil kudreti olan bir yasama erki var mı ve bu erk yargıyla beraber yürütmenin önemli kararları keyfi şekilde almasının önüne geçebiliyor mu, kamu kaynaklarının israfının önüne geçebiliyor mu, yürütmenin özgürlüğe ve kamu yararına barizce aykırı işlemlerini engelleyebiliyor mu gibi kıstaslara bakılabilir.


3-Demokrasinin Kusurları

Demokrasi hakkındaki kötümser argümanlar kuvvetler ayrılığı ve özgürlükler gibi geniş anlamda demokrasinin bileşenleri için değil dar anlamda demokrasi için getirilir. (Talha Gülmez yakın dönemde çıkmış ve demokrasiye dair kötümser imaları olan bazı ampirik çalışmaları derlemişti, 3.1 ve 3.5’teki atıfları onun makalesinden özet olarak alıyorum.)[vi] Bir demokrasinin kusurlu çalışmasına neden olan başlıca 6 faktör var:


3.1-Rasyonel Bilgisizlik: Seçmenler oy verdikleri insanların neler yapıp ettikleri ve edecekleri, ülkenin durumu gibi konularda fevkalade bilgisizdir. Bilgisiz olmaları da kendileri için rasyoneldir çünkü bilgilenerek kazanacakları ya da değiştirebilecekleri bir şey yoktur. Birkaç örnek: 2000 genel seçimleri dönemindeki bir ankete göre Al Gore ve George W. Bush’un politikalarına dair seçmenlerin doğru yanıt verme oranı (Somin,2014.):




Aynı kaynaktan 2014 seçimlerine ait bir ankete göreyse “işsizlik oranının %6’ya yakın olduğunu bilen seçmen oranı %33, obama yönetiminin sınırdışı ettiği kaçak göçmen sayısının on yıl önceye göre daha yüksek olduğunu bilen seçmen oranı %29, federal hükümetin sosyal güvenlik’e ulaşım, borç faizi ve dış yardımlardan daha fazla harcama yaptığını bilenlerin oranı %20, yoksulluk oranının yüzde 15’e yakın olduğunu bilenlerin oranı %20, dış yardımlara harcanan paranın federal bütçenin yüzde 5’ten azını oluşturduğunu bilenlerin oranı %17 olarak görülüyor. Bunun yanında seçmenlerin birçoğu (yüzde 60’ından fazlası), o dönemde senatoyu ve temsilciler meclisini hangi partinin elinde tuttuğunu bilmiyor. Hatta birçoğu devletin üç organının (yasama, yürütme, yargı) ne olduğundan ve yetkilerinden bihaber.”[vii]




3.2-Konsantre Getiriler ve Dağılmış Maliyetler: Bir demokraside seçmenlerin spesifik bir devlet eylemi veya işlemi için kendilerine yüklenen minimal maliyetleri dert ederek oy verirken bunları göz önünde bulundurma, bunlar hakkında bilgilenme ve bunları engellemek için çaba sarf etme teşviği hayli düşüktür. Öte yandan bu tüm topluma yüklenen maliyet küçük bir azınlığa (hatta bazen tek kişiye) fayda sağlayacaksa, a) o azınlığın bu faydayı temin etmek için lobicilik, politik bağlantı, bağış ve rüşvet gibi bilumum araçla çabalama teşviği b) oy verirken kendisine bahşedilen menfaati göz önünde bulundurma teşviği hayli yüksektir. Bu sebeple politikacıların toplum zararı pahasına çıkar gruplarını, yandaş sermayedarları ve küçük seçmen gruplarını kayırma teşviği vardır. Bu kayırmaların kamu yatırımları, istihdam yaratma projeleri, sübvansiyonlar, krediler, gümrükler ve rekabet engelleyici regülasyonlar gibi farklı görünümleri vardır.


3.3- Siyasetin Bohça Benzeri Doğası: Demokratik seçimlerde spesifik politikaları değil vadedilen politikalar setlerini oylarız (ki 3.1 ve 3.5’te belirttiğimiz gibi birçok araştırma gerçek hayatta seçmenlerin oy saiklerinin çok daha irrasyonel olduğunu gösteriyor. Biz yine de şimdilik vaatleri oyladığımızı kabul edelim.) Her ne kadar demokraside (tekrar seçilme teşviği dolayısıyla) seçmenlerin arzu ve yararlarının gözetilmesinin sağlandığını söylesek de seçimi kazanan politikacının vaatlerinin tümü toplumun çoğunun onayladığı vaatler olmak zorunda değil. Seçimi kazanmanız demek sadece vaat setinizin (bohçanızın) seçildiğini gösteriyor. Demokratik prosedürlerde politikalarınızın istenilirliğine dair kesin bir geri bildirim etkisi söz konusu değildir. Bu sebeplerle seçilmiş politikacıların seçmenlerin görüşlerini temsil etme gücü son derece sınırlıdır.


3.4- Rant Kollama: 3.2’de açıklananan sebeplerden ötürü çıkar grupları ve şirketler zaman zaman kamunun zararına imtiyazlar elde edebilirler. Ancak toplumun uğradığı tek zarar devlet kayırmalarının kendisinin zararı da değildir. Ayrıca piyasa aktörleri için kaynaklarını lobici aktörlere, politika içi aktörlere ve avukatlara aktarma teşviği yaratılır. Kaynakları bu faaliyetlere ayırmanın yaratacağı kayrılma getirisi kaynakları üretken faaliyetlere ayırmanın getirisinden fazla olduğu sürece şirketler paralarını ekonomiyi büyütmek yerine bu işlere harcarlar. Neticede hem rant kollama faaliyetlerine ayrılan kaynaklar hem de devletin rekabet/ piyasa karşıtı müdahaleleri ekonomik büyümeyi yavaşlatır ve gelir eşitsizliğini artırır.[viii]


3.5- Rasyonel İrrasyonelite: Buna rasyonel bilgisizliğin ekonomi ve siyaset bilimi için olan versiyonu da diyebiliriz. 3.1’de belirtilen sebeplerle seçmenlerin doğru politikaların neler olduğu konusunda bilgilenmek için teşviği yok. Üstelik doğru politikaların neler olduğunu belirlemek çoğu zaman son derece karmaşık olabiliyor. İktisatçılarla sıradan seçmenler arasında ekonomik sorunlara ilişkin karşılaştırmalı bir ankette çoğu konuda ortalamada ciddi görüş farklılıkları göze çarpıyor. Anket katılımcıların ekonomik sorunların ne kadar sorun olduğunu 0–2 arasında derecelendirmesini istiyor. (2=majör sorun, 0=sorun değil.) “dış yardımlar çok yüksek” için halk 1.53, iktisatçılar 0.14, “çok fazla göçmen var” için halk 1.23, iktisatçılar 0.22, işyerlerinin kârları çok yüksek için halk 1.28, iktisatçılar 0.18, iş üretkenliği çok yavaş büyüyor için halk 1.18, iktisatçılar 1.43, teknoloji işçileri işlerinden ediyor için halk 1.26, iktisatçılar 0.27, şirketler işleri okyanus ötesine (i.e, diğer ülkelere) taşıyor için halk 1.59, iktisatçılar 0.59 puan veriyor.[ix]






Ernesto Dal Bó, Pedro Dal Bó, ve Erik Eyster da seçmenlerin politikaların yakın dönemli doğrudan etkilerine yoğunlaşırken uzun vadeli ve dolaylı etkileri hesaplayamamaları durumunu bir laboratuvar deneyiyle kanıtlamaya çalışmıştı.[x]


Leiser ve Shemesh’a ait How We Misunderstand Economics And Why İt Matters (2018) isimli kitap da rasyonel irrasyonelite problemlerini açıkça gözler önüne seren; seçmenlerin çok boyutluluğu, fırsat maliyetlerini, dolaylı etkileri göremeyişleri üzerine önemli çalışmalardan.


Seçmenlerin oy verme saiklerini inceleyen birçok çalışma da seçmenlerin oy tercihlerini belirleyen esas nedenin rasyonel değerlendirmelerden çok gruplara olan psikolojik bağlılık olduğunu gösteriyor.[xi]


3.6- Hükümet Kısa Görülülüğü: Seçmenler uzun vadeli sonuçları hesaplamada kötü oldukları için ve politikacılar seçim kazanmaya çalıştıkları için politikacıların uzun vadede yüksek maliyetler pahasına kısa vadede faydalı olacak politikaları izleme teşviği söz konusudur. Yani siyasette dar anlamda demokrasi adeta miyop bir mekanizmadır. Bu problemi rasyonel irrasyonelite ve rasyonel bilgisizliğin bir türevi olarak görebiliriz. Politikada kısa vadeli ve uzun vadeli menfaatler arasında takas yapmak zorunda olduğumuz pek çok konu vardır, seçmenlerinse devletin iktisadi hayatta yahut dış politikada çeşitli müdahalelerinin, müdahalesizliklerinin ve harcamalarının uzun vadeli etkilerini araştırmak için teşviği yoktur.[xii]


4-Demokrasinin Kusurları Nasıl Giderilir?

Bu konudaki önerileri üçe ayıracağım.


4.1-Devletin Sınırlanması: Birinci grup öneriler dar anlamdaki demokrasinin bu sayılan kusurlarını minimize etmek için onun karar alabilme gücünü sınırlamayı ve geniş anlamdaki demokrasinin diğer bileşenlerini (yasama, yargı, diğer anayasal kurumlar) bu sınırları korumak için daha etkin kılmayı öneriyor. Kısaca devleti sınırlamak diyebiliriz bu öneriye. Anayasaların devleti sınırlama işlevlerinin önemine 2.2’de değinmiştik, ancak şu anki gelişmiş devletlerin bile olduklarından daha sınırlı olması gerektiğini savunanlara göre, oralarda da toplumsal sorunlara ve ekonomiye işleri daha da kötüleştiren müdaheleler sık yaşanıyor; bu görüştekiler otoriteryen, müdahaleci, sosyal demokrat veya sosyalist görüşleri “devletin ideal şekilde çalışacağı” hatalı varsayımına sahip olmakla eleştiriyorlar. Gerçekten ekonomistler piyasa başarısızlıklarına devletçi çözümler önerirken ya da seçmenler sosyal problemler için devleti çağırırken genelde tam bilgi ve doğru teşvikle hareket eden bir devlet varsayıyor. Alim-i mutlak ve adil-i mutlak varlıklarca yönetilseydik hukuka bile gerek kalmazdı, ama gerçek hayat devletlerinin durumunu düşününce, anayasa ve diğer kanunlar devletin sivil ve ekonomik özgürlükleri kısıtlama yetkilerini çok daha katı şekilde sınırlamalı bu görüşe göre. Örneğin devletin ideal şekilde karar alıyor olması durumunda bazı sektörlere teşvik ödemesi yapmasının, bazılarını uluslararası rekabetten kısmen korumasının vs. faydalı olacağını varsayalım. Bu “hakikat” bize devlete bu türden müdahale yetkilerini vermemiz için rasyonel gerekçe sağlar mıydı? Belki de ideal olmayan devletlerin bu yetkileri kötücül teşviklerle ve eksik bilgilerle kullanmasının vereceği zarar, bu yetkiyi vermemizin sağlayacağı yararı geçecektir. Belki ideal bir devlet televizyon işletse faydalı olabilirdi ama gerçek devlet hiçbir zaman ideal olmayacak. Her zaman devlete vereceğimiz yetkileri bunu göz önünde bulundurarak belirlemeliyiz. David Friedman’ın dediği gibi “Devlet sizin için ne yapabilir diye sormayın, devlet size ne yapıyor diye sorun.”


Devletin ekonominin kazananlarını ve kaybedenlerini belirleyememesi, rant kollama ve ahbap çavuş kapitalizminin önlenmesi sosyal bilimciler tarafından neredeyse konsensusla kabul edilen hedeflerken ticareti düzenleme, para basma, vergilendirme gibi yetkilerinin sınırlandırılması ihtilaf konusu olmayı sürdürüyor. Belki mutlak bir kanıt olmasa da 3. bölümde sayılan faktörlerin liberalizmin elini güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Tabi kapitalizmde ahbap çavuş kapitalizminin kaçınılmaz olduğunu kabul ediyorsanız sosyalizme de destek sağlıyor diyebilirsiniz ama yöneticilerin ahbap çavuş kapitalizmine yol açan psikolojik yapılarının onların her şeyi planlaması durumunda sorun oluşturmayacağını söylemek pek kolay değil.


4.2-Genel ve Eşit Oy İlkesinden Vazgeçme: Genel oy ilkesi tüm vatandaşların oy hakkına sahip olmasını ifade eder, eşit oy ilkesiyse her seçmenin bir tek oya sahip olmasıdır. Bazıları epistokrasi denen bir sisteme geçmemiz gerektiğini düşünür, bu sistemde oy hakkının bilgililerle sınırlanması ya da bilgililerin oy hakkının artırılması söz konusu. Bu öneri bazılarına adaletsiz gelebilir ancak düşünülmesi gereken iki şey var a) eşit ve genel oy haklarının içsel ahlaki önemleri olsaydı bile bilgisiz ve irrasyonel oyların neden olduğu adaletsizlikler bu “hakları” kısıtlamamızın adaletsizliğine ağır basıyor olabilir, b) eşit ve genel oy haklarının içsel ahlaki önemleri olduğunu düşünmek için pek bir nedenimiz yok, neden benim sizi kimin yöneteceğini belirlemek gibi bir doğuştan hakkım olsun? Elbette sizin de beni kimin yöneteceğini belirlemek gibi bir doğuştan hakkınız yok ama nihayetinde birilerinin bizi kimin yöneteceğini belirlemesi gerekiyorsa bu meseleyi bir kural faydacısı gibi çözmeliyiz belki de. Bazı yetkiler için eşitlik değil liyakat ilkesi çalışır, örneğin hepimiz hakimlik savcılık yapamayız, bu konuda özel eğitimli bazı insanları bu yetkileri kullanması için belirlemeliyiz, sonrasında da onlarla eşit yetki kullanmıyoruz diye şikayet etmemeliyiz. Bazı teorisyenlere göre oy hakkı da aslında haktan ziyade bu türden bir yetki, içsel ahlaki önemi olan ve doğuştan sahip olduğumuz bir hak değil; tıpkı hakimlik, savcılık, valilik, kaymakamlık, polislik yetkisi gibi belli amaçlara ulaşılması için en iyi araç olarak düşünülmüş bir yetki sadece.


4.3-Desentralizasyon: Devletin ölçeği (kapsadığı nüfus ve coğrafi alanı) küçüldükçe rasyonalitesi artıyor çünkü demokratik süreçte ölçek daraldıkça kararlar daha iyi denetleniyor ve yerel ihtiyaçlar daha fazla göz önünde bulunduruluyor, sadece tekrar seçilme teşviği sebebiyle değil aynı zamanda yerel ihtiyaçların tespiti de ölçek daraldıkça kolaylaştığı için. Keza sivil toplumun etkisi ölçek daraldıkça arttığı için muhtemelen rejimin sınırlanması/ dengelenmesi daha etkin oluyor. Akla gelebilecek bir itiraz oy hakkının sınırlanmasını isteyen epistokratik görüşle toplumun çabasının iyi bir şey olduğu varsayımının çeliştiği olabilir. İnsanlar irrasyonelse sivil toplum nasıl faydalı olabilir? Epistokrasi savuncuları toplumun devlete veya olan bitene topyekun kayıtsızlığını değil sadece çoğunun oy kullanma konusundaki kayıtsızlığını destekliyor. İkisi sonuçları itibariyle tamamen farklı. Sivil toplum Acemoğlu-Robinson’un savunduğu gibi hakların korunumu için muhtemelen elzem[xiii], genel ve eşit oy ise değil, oy vermenin negatif dışsallık potansiyeli de çok daha fazla. Neticede desentralizasyon toplumun devleti daha rasyonel ve muhtemelen daha azimli şekilde dengelemesini sağlıyor.


[i] Kemal Gözler, Cumhuriyet ve Monarşi (anayasa.gen.tr)


[ii] Acemoğlu, Naudi, Restrepo, Robinson. “Democracy Does Cause Growth”


[iii] Acemoğlu, Robinson. Why Nations Fail: The Origins of Power, Prosperity, and Poverty 2012. (muhtemelen en ünlü örneği)


[iv][iv]Fredom House’ın ülkelerin yıllara göre özgürlük seviyesi tablosu: Country_and_Territory_Ratings_and_Statuses_1973–2022


[v] GDP per capita, 1820 to 2018 (ourworldindata.org)


[vi] Demokrasi Halka Karşı: Sosyal Bilim Gözünden Seçmenler ve Siyasetçiler — Talha Gülmez | Öncül Analitik Felsefe (onculanalitikfelsefe.com)


[vii] Somin, Ilya. Democracy and Political Ignorance: Why Smaller Government Is Smarter. Stanford University Press, 2016.


[viii] Rent Seeking and Endogenous Income Inequality — WP/01/15 (imf.org)


[ix] Caplan, Bryan. The Myth of the Rational Voter: Why Democracies Choose Bad Policies. Princeton University Press, 2007.


[x] Bó, Ernesto Dal, et al. “The Demand for Bad Policy When Voters Underappreciate Equilibrium Effects.” 2016


[xi] Achen, Christopher H., and Larry M. Bartels. Democracy for Realists: Why Elections Do Not Produce Responsive Government: with a New Afterword by the Authors. Princeton University Press, 2017


[xii] Jones, Garett. 10% Less Democracy: Why You Should Trust Elites a Little More and the Masses a Little Less. Stanford University Press, 2020


[xiii] Acemoğlu-Robinson. The Narrow Corridor: States, Societies, and the Fate of Liberty, 2019.

Comments


bottom of page